Gelişmekte olan ülkeler kategorisine giren ülkemizde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içinde önemli bir paya sahip Küçük ve orta ölçekli işletmeler veya kısaca KOBİ diyebileceğimiz şirketlerin yönetimde ve idari hizmetler alanında karşılaştığı temel problemlerden biriside sahiplenme'dir. Sahiplenme en kısa anlatımla; korumak , arka çıkmak , gözetmek şeklinde nitelendirebiliriz.
Kapitalist ekonominin basit kuralını burada tekrarlamakta fayda mülahaza ediyorum: "Sahiplenilen korunur ve gelişir ; sahipsiz olan tahrip edilir. " Örnek vermek gerekirse bireyin mülkiyeti altındaki bir ev yada yazlık düşünün. Kişi onu korur , muhafaza eder. Mesela otomobil daha güzel bir örnek teşkil edecektir. Kahramanımızın iki arabası olsun ve bir şirkette pazarlama uzmanı olarak çalışsın. Bunlardan birincisi kendi mülkiyeti altındaki özel arabası diğeri ise firmanın kendisine çalışma saatleri içerisinde tahsis ettiği otomobil olsun. Kahramanımız otomobilleri kullandığında çukurlar üzerinden geçerken , gerekli bakımları yaptırırken vs. aynı özeni göstermeyecektir. Kendi özel arabasına özel bir ilgi gösterirken şirket arabasına aynı titizliği ve özeni göstermeyecek veya hor kullanacaktır.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Geçen hafta yıllık iznimi değerlendirmek için Marmaris'in İçmeler kasabasına gittim. Her zaman ki gözlemci niteliğimi yine öne çıkarıp çevremde çeşitli gözlemler yapmaya başladım. Örneğin kişiler bir haftalık tatilleri sırasında kullandıkları elektrik tüketimi , su tüketimi , yiyecek tüketimi vs. aynı tatili kendi yazlıklarında geçirmeleri durumunda tüketimleri belirgin şekilde düşmektedir. Diğer bir örnek umumi vasıta araçlarıdır. Bu umumi vasıtaları kullananlar araçların sahipleri olmadıklarından bu araçları hor kullanmakta , koltukların arkasına muhtelif yazılar yazmakta kısaca zarar vermektedir. Bir şeyi korumak, onu denetlemek değil, onu kullananların ona sahip çıkmasını sağlamaktır. Bir ara bir ilimizde belediye otobüsleri kendi şöförlerine zimmetleniyordu. Otobüslerde gerek bakım olarak , gerekse estetik olarak düzelmeler başlamıştı. Hatta bir tanesi , ön tarafa saksı içinde dekoratif çiçekler bile yerleştirmişti. Teker teker insanları denetlemek yerine , insanlara işlerine sahip olmalarına fırsat verin. Yıllardan 1998 diye hatırlıyorum. Alarko Şirketler Topluluğu eski başkanı rahmetli Uzeyir GARİH' e bir sohbet esnasında bu konuyla alakalı bir soru sormuştum. Sorunun orijinalini tam olarak hatırlamıyorum ama ana fikrini çok iyi hatırlıyorum. "Devletin bugün ( 1998'de öyleydi halen öyle) en büyük işveren olduğu istihdam rakamlarıyla anlaşılıyor. Ülkenin Toplam verimliliği açısından incelediğimizde bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?" Uzeyir GARİH cevaben devlet işletmelerindeki verimsizliğe dikkat çekiyordu. Dolayısıyla bir kuruluşun sahibi eğer işin başındaysa, kuruluşun çalışanları kuruluşu ve kuruluşa ait varlıkları korumak zorunda kalırlar. Örneğin patronun olmadığı bir ortamda zamanını verimsiz kullanabilecek çalışanlar , patronun bulunduğu bir ortamda tüm zamanını çalışmaya odaklayacaktır. Bu anlamda sahiplik işletmeyi rasyonalize eden , geliştiren bir fonksiyondur.
Patron ; sahiplik dolayısıyla var olanı korumanın ve verimliliğin sembolü olduğu kadar , keyfiliğin de sembolüdür. Patron bir kral yada kraliçe gibi tüm kuralları istediği ve dilediği şekilde değiştirme yetkisine sahip olduğundan patron şirketlerinde sıklıkla , modern yönetim anlayışıyla bağdaşmayacak kişisel ve keyfi uygulamalar görülür. Patronun sahip olduğu şirket ve o şirketin tüm bölümleri için en ideal yönetici olması ender görülecek bir durumdur. Maalesef her patron kendini bu ender durumun içinde sayar. Patronun herşeyi bilen ve herşeye müdahale eden bir yönetici olarak davranmaya kalkması işletme kültürünü ve yönetimi keyfileştirmekten başka işe yaramaz. Bu arada birçok idealist yönetici de, tipik bir şekilde yıpranır.
Bugün patronlara düşen görev ; işin yönetiminden çekilip işin liderliğini üstlenmektir. Başka bir ifade ile beklentileri , profosyonel yönetime ( şu zaman diliminde şu karlılığın sağlanması ve ortada patron tarafından dayatılan değil , paylaşılan hedef ve görevler varsa o hedef ve görevlerin başarılması) belirtip , bu beklentilerin yerine getirilmesini talep etmektir. Eğer profosyonel yönetim ara ve ana hedefleri başaramazsa görevden ehliyetli olanla yer değiştirilir.
Sonuç olarak patronun sahiplik olgusu , bir işletmede sırat köprüsü gibi ince bir çizgiyle olumlu ve olumsuz yöne açılır . Aşırı sahiplik , aşırı kontrol işletmeye zarar verir ; herkesin hissettiği sahiplik duygusu ise gelişmeyi hızlandırır ve istenilen sonuçlara çabucak ulaştırır.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment